9 Mart 2010 Salı

Serkan Özkaya ile Röportaj

Kopyalama, özgünlük ve çoğaltma gibi kavramlarla ilgilenen Serkan Özkaya'nın en begendigim işlerinden biri de gazeteleri elle çizerek yeniden ürettiği ve bu hazir nesneyi bir sanat yapıtına dönüştürdüğü işleridir. Bu projeyle, Avrupa ve Amerika'da sergilere katılan Özkaya, İsveç gazetesi Aftonbladet'ın sanat sayfasını, haftalık Alman gazetesi Frietag'ın ön ve arka sayfalarıni, The New York Times ve son olarak da Courrier Journal'in sayfasini hazirladi.

Özkaya, bu el yapımı gazetenin süreçlerini anlatan ve hakkında yayımlanmış bir dizi makaleyi de içinde barındıran bir kitap hazırladı: Today Could Be a Day of Historical Importance.

Atölyesine gittigimde, sagda solda duran kimi elle yazılmış gazete küpürlerinin yanında, kitabın içinde saklı oldugu  konserveyi açtık ve kendisiyle projenin çıkış noktasını, bu süreci nasıl kitaba dönüştürdügünü konuştuk.  

RK: Gazeteyi elle yazma fikrinin çıkış noktasından bahseder misiniz?

SÖ: Bundan sekiz yıl önce aklıma böyle bir proje gerçekleştirme fikri geldi. Ancak bu projenin oluşmasının da bir ön süreci var. Ahmet Karcılılar’ın  “Fotoğraf Hikayeleri” diye bir kitabını okumuştum ve çok etkilenmiştim. O zamanlarda da yazıları, resimleri; basılı malzemeyi kopya ediyordum bir şekilde, ama tam olarak bu süreci çok iyi çözümleyememiştim henüz. Belki de sadece grafik olarak hoşuma gittiği için o imajları kopyalamaya başlamıştım. Bilgisayardan çıkmış, sözümona mükemmel bir şeyin elle yapılması, insanileştirilmesi ve sonucunda ortaya hataların çıkması fikri hoşuma gidiyordu. Sonuç olarak, kitabın bütün harflerinin, sözcüklerinin, bütün cümlelerinin üzerinden geçtim; kitabı elimle yazdım.

RK: Buradaki amaç  hoşunuza giden bu ‘dört dörtlük’ malzemeyi kopyalarken kendinize dair bir aura kazandırmak, kendinize ait bir nesneye dönüştürmek mi?

SÖ: Dogru, ama, bir yandan da ben bu kopyalamayı çok marifetli bir şekilde onu gerçeginden daha güzel olacakmış şekliyle yapmıyorum. Herkesin yapabilecegi gibi sadece üstünden geçiyorum; aslında çocukların da yapabilecekleri hatta yaptıkları şekliyle, bir karalama oyunu  tavrıyla. Bu anlamda, kendime ait kılarken aslında herkese ait kılmış oluyorum diye düşünüyorum.

RK: Kitabı elle yazdıktan sonra neden bir de ‘gazete’yi kullanma ihtiyacı duydunuz? Bu açıdan sizin için iki projenin farkı nedir, gazetenin daha kamusal bir sanat projesi olarak algılanması olabilir mi?

SÖ: Kendi yazdıgım kitaptan beş yüz taneyi seri üretimle çoğalttım. Matbaada bastırdım ve Borusan’daki sergimde bir masanın üzerine dizdim . Gelen izleyiciler de bu sınırlı sayıda elle yapılmış sanat nesnesine ücretsiz sahip olabiliyorlardı. Buradan hareketle, bu projeyi daha hızlı bir şekilde üretme yolları aradım; yapıtın dagılmasını, daha çok insana ulaşabilmesini istedim ve gazete projesi böylece filizlenmiş oldu. Ayrıca, bütün o sergi süreci olmadan, galeriden bagımsız bir şekilde bu hazır nesneyi hayata sokmak istedim. Çünkü, galerideyken aldıgın bu bedava nesne, dışarı çıktıgında aslında yabancı bir şeye dönüşüyor. Normalde parayla satılan ve bir degişim degeri olan şeyi izleyiciye ücretsiz verirken bir de üstüne sanatçı olarak bir şey katmış oluyorsun. Benim perspektifim hep, onu alan kişi tarafından; bu nesneyi alan kişi kendisini nasıl hisseder? Gazetede de, bütün bu anlattıklarımın daha rahat yapılabilecegine inandım. Çünkü, her şeyden önce gazete günlük bir nesne; bugün var, yarın yok. İkincisi, onu aldıgın zaman üzerindeki haberleri okuyup anında tüketebiliyorsun; böylece kullanmış oluyorsun onu, kullanım değerini gerçekleştirmiş oluyorsun. Bu tek güne ait gazete sayfasını tekrar üreterek ona bir sanat degeri yüklemiş oluyorum ve bu bir çok insanla sıradan bir günde buluşmuş oluyor.

RK: Sizce bu projede insanları hayrete düşüren ne?

SÖ: Bence her şeyden önce insanların ilk tepkisi ‘A, ne kadar güzel yapmış’tan öte ‘nasıl sıkılmadan bütün bunları yapmış!’ oluyor. Öte yandan, gazetenin el ile yazıldığını fark etmeyen bir sürü insan da oldu. Hatta Trabzon’daki matbaa, Radikal’den yanlış filmler geldi düşüncesiyle basmayı reddetti. Sonunda birisi bu iş için ‘Bugünkü Radikal karikatür olarak basılıyor’ gibi bir açıklamada bulunmak zorunda kaldı, ancak o zaman basmayı kabul ettiler.

 RK: Sanatın kendisini bir kopya yani mimesis olarak algılarsak sizce bu gazete projesinin gerçekle ilişkisi nedir?

SÖ:  Gazete gerçeklik iddiası olan bir şey zaten, özellikle baş sayfası ile. Böyle olunca da aslında hayatın kendisi demek dogru olur. Sanatın da yaptıgı her zaman hayatı taklit etmek degil midir? Sanatın asli görevi bu mimesis dedigimiz şeydir zaten. Bir heykel yapıyorsun, mümkün olduğunca onu gerçek kılıyorsun ama o asla senle konuşmuyor, öte yandan Mikelanj’ın yaptığı altı yüz senedir yaşıyor. Gazete örneginde de, bu hayata dair olan şeyi kalıcı kılmış oluyorum, taklit ediyorum. Sanat tarihinde de bu taklit, kopya meselesini kullanmış pek çok sanatçı var. Belge, gazete gibi bizden bağımsız olan nesnelerin taklitlerini yapma geleneği var. Çünkü biz, dolaylı olarak kimi ara medyalar üzerinden bir takım şeyleri algılıyoruz.

RK: Projenin kitap boyutundan da biraz bahsedebilir misiniz?

SÖ: Courrier Journal ile yaptıgımız sonuncu proje aslında bana kitabı oluşturmak için bir itki verdi, çünkü onun hakkında çok fazla yazı çıktı ve ben en başından beri bu kitapta  çeşitli alıntıların ve projeyle ilgili çıkan eleştirilerin yer almasını istiyordum. Bu anlamda, Courrier Journal projesinin süreçleri daha düzenli bir şekilde belgelenebilmiştir. Kitabın bölümlerinin de sondan başa gidiyor olmasının sebebi aslında bu.

RK: Sizce bu kitabı bir ‘sanatçı kitabı’ olarak degerlendirmek doğru mudur?

SÖ:  Ben bu kitabı bir sanatçı kitabı olarak degerlendirmiyorum. Bu kitap benim için daha çok, bu projenin belgelenmesi ve süreçlerinin gösterilmesi için hazırlanmıştır.

Ancak, Vahit Tuna’nın tasarladığı kitabın içinde, elle yapılmış kimi detaylara ve çizimlere rastlıyoruz. Kitap, beş bölümden oluşuyor ve sondan başa dogru gidiyor. Her bölümü ayırmak için renkli kurdeleler kullanılıyor ancak bunlar daha çok grafiksel bir anlatımı tarif ediyor.


Yazı Boltart'da yayınlanmıştır: http://www.boltart.net/kopyalama-uzerine/