24 Ocak 2010 Pazar

Ressamların Ressamı





Herkesin hayatında bazı özel  sanatçılar vardır yönetmen, şair, fotografçı, müzisyen veya yazar. Hangi disiplinde ürettiklerinin aslında hiçbir önemi de yoktur ama onların büyüklügü sizi ürettikleri şeyle çarpmaları ve büyülemeleridir. Belki yüz defa, bin defa o ürettikleri eserleri deneyimlemek istersiniz çünkü her defasında sizde ayrı bir tat bırakırlar ve onlarda yeni bir şey keşfedersiniz. Sanırım benim için ve hatta bir çok insan için bu kişilerden biri Van Gogh. Antonin Artaud'nun Van Gogh kitabını elime almadan önce onun resimlerine bakmayalı epey zaman geçmişti. Okurken bir anda kitabı köşeye koydum ve resimlerine bir an önce tekrar bakabilmek için bilgisayarın başına geçtim. Sanırım bu yazı da bu anma arzusunun dışavurumu oldu.
Artaud'nun söyledigi gibi, eger Van Gogh otuz yedi yaşında ölmeseydi kimbilir daha hangi başyapıtları üretirdi? Veya 'kargalar'(1) resminden sonra gerçekten bir şey daha üretebilir miydi? O otuz yedi yaşında öldü çünkü ne yazık ki yürek karartıcı ve çileden çıkan  insan hikayesinin sonuna gelmişti.
" Van Gogh'un bir tablosunu betimlemek neye yarar! Başka biri tarafından denenen hiçbir betimleme, kendisinin yaptıgı basit dogal nesneler ve renkler sıralaması degerinde olamaz."

Van Gogh büyük bir ressam oldugu kadar büyük bir yazardır da. Mektuplarından ufak bir alıntıyı koymadan yapamadım:
Resim çizmek nedir? Ona nasıl varılır? O, hissettigimiz ile yapabilecegimiz arasında gibi bulunan görünmez bir demir duvarın içinden kendine bir yol açma eylemidir. Bu duvar nasıl geçilmelidir, çünkü sert vurmak bir işe yaramaz, bu duvar aşındırılmalıdır ve egeyle geçilmelidir, bence yavaş yavaş ve sabırla.

11 Ocak 2010 Pazartesi

Etten Giysiler Giymek


İçinde yaşadığımız görsel kültür hep güzel olanı ve gençligi kutsarken Pınar Yolaçan 'Faniler' serisi ile karşımıza yaşlı bedenlerle çıkıyor. Etten giysiler giyen bu  kadınlar karşısında, hastalıgı, yaşlılıgı ve hatta ölümü tadıyormuş izlenimine kapılıyoruz. Neredeyse 'igrenç' buldugumuz vücudun iç organlarının, dışarıya yani deriye taşınması ile beraber dehşete düşüyoruz. "Sanatçı ürperti ve bulantı hallerini kullanarak hem duygusal hem de ironik bir sonuç yaratıyor." Bu portreler nasıl olur da ölüme bu kadar yakın dururlarken, bir o kadar da hiç ölmeyeceklermiş gibi güçlü ve kalıcı oldukları izlenimini verebiliyorlar? Bu da sanırım sanatçının yeteneği!







Ters Yüz Edilmiş İmajlar



İcinde yaşadıgımız kültür tam anlamıyla görsel bir kültürdür. Freud’un ikinci dereceden güdüler arasında saydıgı “bakmak” ve “izlemek”ten kaynaklanan zevk yani “skopofili” içinde bulundugumuz dönemde alabildigine kışkırtılmıs durumdadır.Günümüzde de televizyon, dergiler, reklamlar ve internet gibi popüler kültür araçları da bu oluşumu destekliyor, sürekli kadin bedenini teşhir ediyor, onu arzunun nesnesi haline dönüştürüyor.

Günümüz foto-realist Türk ressamlarından Taner Ceylan’ın resimleri birçokları tarafından müstehcen ve pornografike indirgenir. Oysa, sanatçı kendi dünyasını ve cinsel kimlik gibi toplumsal sorun niteligi taşıyan konuları resimlerine taşır. Kendisini merkeze alsa da toplumsal olanla bagları çok güçlüdür. Cinsel kimlik 1990 sonrası sanat pratiklerinde sanatçıların irdeledigı konuların başında gelir. "Ceylan’ın yapıtlarının birçok kişi tarafından çirkin ve ahlaksız  gibi olumsuz sıfatlarla eleştirilmiş olmasını, çıplaklıgı ve dolayısıyla sanattaki karşılıgını salt kadın bedeni ile sınırlandıran iki yüzlü bir anlayışa baglayabiliriz." Ceylan bunu ters yüz ederek yerleşik algımızı kesintiye ugratıyor. Hem de kadın bedenini metalaştıran anlayışı rahatsız ediyor. Sanat tarihçisi ve eleştirmen Esra Aliçavuşoglu'na göre sanatçının kullandıgı homo erotik imgeler, özellikle de bunların pornografik nitelikler taşıması, aslında cinselligi salt kadın bedeni ve çıplaklık olarak gören anlayıştan çok daha sahici ve az pornografik. Resimlerindeki çıplaklık ulaşılmaz/imkansız bir çıplaklıktır. "Dolayısıyla ressam özel hayatına dair izleyiciyi röntgenci durumuna sokmaktan çok, özel hayatının dokunulmazlıgına ve seçiminin kendi özgür iradesine ilişkin olduguna işaret etmektedir." Ceylan, aslında popüler kültürde sürekli teşhir edildigini düşündügümüz kadın bedenin yanında artık bir erkek bedeninin de var olmaya başladıgını işaretlemektedir. Bu erkek bedeni de hep idealize edilmiş, 'güzel' vücutllu erkekleri temsil etmektedir.

'İgrenç' Cindy Sherman



Cindy Sherman, imgelerinde; bedenin ihlalini, bakışın özneyi hızla yiyip yutmasını, öznenin uzama dönüşmesini ve katıksız bir benzerlik halini canlandırır. Yüce olanın tanımlandıgı kavramlarla tersine dönen güzellik idealini hatırlatır. Bu Hal Foster’ın tanımıyla “ Öznenin sarsıcı mülkiyetinin ölümcül bir hazza teslim edilişidir.”

Moda ve sanat tarihi serileri ile Rönesans, barok, rokoko ve yeni-klasik akımlarında Raphael, Caravaggio ve İngres’e gönderme yaptıgı taklitlerle sanat tarihiyle alay eder. Bazı moda fotograflarında, hayal edilen ile asıl beden uçuruma dönüşür. İdealleştirmeleri yıkma derecesine giden bu fotograflarda oyun tersine döner. Burunlarında büyük çıbanlar olan, gögüsleri hafifçe sıyrılmış kadın giysileri, içindeki bu bedenler uygun temsilin, uygun özneligin dogru hatlarını yıkar. Grotesk imgelerle karşılaştıgımız Sherman’ın fotograflarında; domuz burnuna sahip genç bir kadın, yaşlı pis bir adam kafası olan oyuncak bir bebek gibi doganın ucubelerini görürüz.