İcinde yaşadıgımız kültür tam anlamıyla görsel bir kültürdür. Freud’un ikinci dereceden güdüler arasında saydıgı “bakmak” ve “izlemek”ten kaynaklanan zevk yani “skopofili” içinde bulundugumuz dönemde alabildigine kışkırtılmıs durumdadır.Günümüzde de televizyon, dergiler, reklamlar ve internet gibi popüler kültür araçları da bu oluşumu destekliyor, sürekli kadin bedenini teşhir ediyor, onu arzunun nesnesi haline dönüştürüyor.
Günümüz foto-realist Türk ressamlarından Taner Ceylan’ın resimleri birçokları tarafından müstehcen ve pornografike indirgenir. Oysa, sanatçı kendi dünyasını ve cinsel kimlik gibi toplumsal sorun niteligi taşıyan konuları resimlerine taşır. Kendisini merkeze alsa da toplumsal olanla bagları çok güçlüdür. Cinsel kimlik 1990 sonrası sanat pratiklerinde sanatçıların irdeledigı konuların başında gelir. "Ceylan’ın yapıtlarının birçok kişi tarafından çirkin ve ahlaksız gibi olumsuz sıfatlarla eleştirilmiş olmasını, çıplaklıgı ve dolayısıyla sanattaki karşılıgını salt kadın bedeni ile sınırlandıran iki yüzlü bir anlayışa baglayabiliriz." Ceylan bunu ters yüz ederek yerleşik algımızı kesintiye ugratıyor. Hem de kadın bedenini metalaştıran anlayışı rahatsız ediyor. Sanat tarihçisi ve eleştirmen Esra Aliçavuşoglu'na göre sanatçının kullandıgı homo erotik imgeler, özellikle de bunların pornografik nitelikler taşıması, aslında cinselligi salt kadın bedeni ve çıplaklık olarak gören anlayıştan çok daha sahici ve az pornografik. Resimlerindeki çıplaklık ulaşılmaz/imkansız bir çıplaklıktır. "Dolayısıyla ressam özel hayatına dair izleyiciyi röntgenci durumuna sokmaktan çok, özel hayatının dokunulmazlıgına ve seçiminin kendi özgür iradesine ilişkin olduguna işaret etmektedir." Ceylan, aslında popüler kültürde sürekli teşhir edildigini düşündügümüz kadın bedenin yanında artık bir erkek bedeninin de var olmaya başladıgını işaretlemektedir. Bu erkek bedeni de hep idealize edilmiş, 'güzel' vücutllu erkekleri temsil etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder